26 Şubat 2008 Salı

ΑΛΗΘΕΙΑ

Ο Γιάννης ο Τζούμας είχε την καλοσύνη να αναφερθεί στο ταπεινό ιστολόγιο μας στην στήλη αληθινά, δημοσιεύοντας το προηγούμενο post της 22/02/08.


Επί πλέον έγραψε:


"Και άντε να βρεις τώρα το... Δημογέροντα να του ρίξεις αγωγή. Αν το φιλοσοφήσετε πρόκειται για την εκδίκηση της γυφτιάς. Να προσπαθούν να μας σπάσουν τις πένες και να τους ξεπερνά η τεχνολογία ρίχνοντας ένα υπέροχο κλωτσίδι στον κόσμο της μούχλας".


Τον ευχαριστούμε από καρδιάς.


Κάποιοι όμως προσπαθούν να σπάσουν και τις πένες των bloggers όπως φαίνεται στην ανακοίνωση, εδώ

picıın hol prinsıbıl

Surlarla çevrili bir kentin harabeleri arasında

Yıkılan kuleler sarı ışığın aydınlattığı,

Ateşkes bayrakları yok, af dileyen gözyaşları yok.

Ağır toplar gece boyunca saldırdı

Bir gün aldı kenti inşa etmek

Akşamüstü caddelerinde yürüdük

Bildik topraklara geri dönünce

Bir zamanlar yaptığım duvarları farkettim

Kıpırdaman durmak zorunda kaldım öylece

Kendi döşediğim mayınlara basma korkusuyla.

Ve eğer kalbinin etrafında kurduysam bu kaleyi

Dikenli tellerle hendeklerle hapsettiysem seni

Bırak* da bir köprü kurayım

Çünkü boşluğu dolduramıyorum

Ve bırak ateşe vereyim kale burçlarını.

Böylece bir savaş başlattım

Kendi kafamda kurduğum

Uzakta kaldığım yıllar boyu

Öldüğümü sanmış hatta ummuş olmalısın.

Tüm orduların uyuduğu bir sırada

Paçavrası kalmış bayrağımızın altında

Kıpırdaman durmak zorunda kaldım öylece

Kendi döşediğim mayınlara basma korkusuyla

Bu zindan senin evin oldu şimdi

Boyun eğmiş olduğun bir hüküm gibi

Bir gün aldı kenti inşa etmek

Bildik topraklara geri dönünce

Her zamanki oyun alanımı farkettim

Kıpırdaman durmak zorunda kaldım öylece

Kendi döşediğim mayınlara basma korkusuyla


*bıraaaghhh da denebilirdi tabi. Uashdkasdkj sapıttım..

Bu da arif’e gitsin lan içimden geldi. Hatta mümkünse arif de istanbula gelsin. Türkiye çöl olmasın bi de..

Overlokçunun Ankara Rehberi

Çay, sempati ve kanepe için teşekkürler..

Diye çalıntı bir giriş yapıyım dedim zira ilk ikisinden her yerde çok sonuncudan da ada’larda biraz tükettim ve üçü beraber baya güzel gidiyor. Neyse gelelim puanlandırmaya.

Cinayet masasından polisler, bolca alkol, baya bi tuzlu su ve trenin kapısına manyak gibi vurmaktan bileğimde kalan sızıyı ve arifin ödünü koparmamı ihtiva eden iğrenç bir tren yolculuğundan sonra vardığım güzel şehrimiz ankarada, sayın inci hanım ne yazık ki karşılaşma kotamızı doldurarak birden karşımıza çıkıverdi ve sabahın onunda sarhoş olacak kadar çaresiz bir insana hiç acımadan sürmenaj yaşattı. Biz “aeaeeeh inciiii oley” diye kendisine sarılırken “ne adalara mı gidiyosunuz ohooo kızım ankaraya vardınız eskişehirde değilsiniz” diyerek beni kitledi, bir süre anlamak için boş boş bakındım. Sabahın onundaki neşesini dikkate alarak on puan veriyorum kendisine burdan.

Ada’larda yüzyirmibeş kere çaldığım ama adını bilmediğim, ağzıma sıçan şarkıya da 9.9 puan veriyorum. Ada’ya da sıfır puan veriyorum, laptop bile bunalıma girer öyle bi playlistle, terbiyesiz.

Orta dünya performansından bişe kaybetmemiş, puanlandırmaya bile gerek yok. Birbirlerinden habersiz bi saat ayrı yerlerde oturan inci ve burak’a da puan vermiyorum, puana değil beyine ihtiyaçları var zira. Alpr hala gelmeden önce telefon edip ortadan ikiye kesilmiş aragorn siparişini veriyor, değişmeyen şeyler de var dedirttiği için kendisine burdan bi on puan. İncinin sessiz filmine/fragmanına sekiz puan veriyorum bazı yerleri anlamadım ahah. Ayrıca burdan haneke’ye de bi çift sözümüz var “insan izlicek o filmleri!!” ona da puan vermiyorum, illa bişe verilcekse allah belasını versin mesela.

Shadow her seferinde biraz daha berbatlaşıyor. Birası kötü, kötü kokuyo, kötü tadıo, müzik kötü. Gönül rahatlığıyla sıfır. Random’um birası güzel, müziği idare ediyor, ama you give love a bad name çalmayı reddettikleri için sekiz alabilirler benden maksimum. Son gittiğimiz yerin adını hatırlayamıyorum, nerdeyse on alacaktı ama ayağımı burkmam ve istanbul türkçesiyle mendil satan çocukların bile panik olması sebebiyle onlara da dokuz. (ulen mutfakları da açık değildi di mi, sekiz oldu o zaman) (ayağımı burkmuş olabilirim ama ortada ananas yok en azından derken var aslında diyip ananas bulan azadeye de alkışlar burdan) ikaros “duvarlarında her dilden pahalı yazan” bi mekan olmak üzere, ama gene de sempatik bi yanı var kıyamıyorum. Hayvan gibi gülüp shanonn shannonnn diye çığrıştıımız halde “ortamı bozuyosunuz” falan gibi bişe işitmedik şimdiye kadar, bi yedi alırlar benden yani. Yalnız ankaranın en güzel mekanı kesinlikle alpr’in arabası ve içinde sanırım dünyadaki bütün şarkılar bulunan mp3 playerından oluşuyor. On üzerinden yetmiş beş. Zaman kürdanını bulan, “what” diyerek sürekli birasından içmeme sesini çıkarmayan arife de “sıfıra on” puan veriyorum, kendisine özel bi puanlama sistematiği içinde.

Bi daha ki sefere hiltonun karşısındaki acil buluşma noktasında buluşuruz diyerek sözlerime son veriyorum.

Blog five!

Ps: ya ben aylar önce böyle bir şey yazmışım şu an yazdıklarımın bir kısmını zor hatırladım yani vay anasını. Tedavülden kalkmış da olsa buraya koyalım da alpr ördeği öldürmesin.

Ps2: zor yıllarmış şarkının adı.

Ps3: Alpr çektiğimiz videoları koyamıyor muyuz arkadaşım buraya içim sıkıldı depresif yazılar görmekten az aksiyon, az eğlence olsun yeter yahu. (sangria videosu olmasın ama :/ )

25 Şubat 2008 Pazartesi

ΣΥΜΠΑΡΑΤΑΞΗ ΒΟΙΩΤΩΝ ΓΙΑ ΤΟ ΠΕΡΙΒΑΛΛΟΝ


ΔΕΛΤΙΟ ΤΥΠΟΥ

Πορεία «ενέργειας» για τη σωτηρία του Κορινθιακού

Με δύο αυτοκινητοπομπές από την Στερεά Ελλάδα και από την Πελοπόννησο, ομάδες πολιτών με μαύρες σημαίες περάσαμε από τα χωριά και τις πόλεις γύρω από τον Κορινθιακό και καταλήξαμε στο Ρίο.
Στόχος μας να διαδηλώσουμε την απόφαση μας να προστατέψουμε τον Κορινθιακό από τις ασύδοτες δραστηριότητες. Να σταματήσουμε την συγκέντρωση ολοένα και περισσότερων ενεργειακών και ρυπογόνων βιομηχανικών εγκαταστάσεων στην Βοιωτία. Να φωνάξουμε όχι στην εγκληματική λειτουργία των μονάδων με λιθάνθρακα. Να μην επιβαρυνθεί το ήδη αλλοιωμένο οικοσύστημα του Κορινθιακού. Να γίνει ο Κορινθιακός θαλάσσιο καταφύγιο, πηγή ζωής για όλους.
Από την Αττική, τη Βοιωτία, τη Φωκίδα, την Αιτωλοακαρνανία, την Κορινθία και την Αχαΐα, κινήσεις και ομάδες πολιτών συνεργαζόμαστε και αγωνιζόμαστε μαζί για τη διάσωση του Κορινθιακού κυρίως από τις βιομηχανικές δραστηριότητες στα Άσπρα Σπίτια και τη Θίσβη.
Οι πολίτες ανταποκρίθηκαν στο κάλεσμα μας και σχημάτισαν ανθρώπινη αλυσίδα πάνω στη γέφυρα Ρίου – Αντιρρίου. Αναρτήσαμε πανό, που το μισό μεταφέρθηκε από την πλευρά της Πελοποννήσου και το άλλο μισό από την Στερεά Ελλάδα. Αποκλείσαμε συμβολικά τη γέφυρα, για περίπου μισή ώρα και στη συνέχεια αποχωρήσαμε με την υπόσχεση να συνεχίσουμε τους κοινούς αγώνες.
Την κινητοποίηση μας στηρίζουν επίσης οικολογικές οργανώσεις, όπως η Greenpeace, η WWF Ελλάς και η Μεσόγειος SOS, αλλά και ο ΣΥΡΙΖΑ, Αντιεξουσιαστικές οργανώσεις, και ο Σύνδεσμος 33 Δήμων του Κορινθιακού.
Στη συγκέντρωση διαβάστηκε μήνυμα για την "πορεία ενέργειας" από τον Ευρωπαίο Επίτροπο για το Περιβάλλον, Σταύρο Δήμα, που υπογράμμισε ότι οι πολίτες πρέπει ν' αναλαμβάνουν ενεργό ρόλο για τη διαφύλαξη της φύσης και του περιβάλλοντος. Επίσης ότι η πολιτεία οφείλει να λαμβάνει υπ' όψη την έκφραση της κοινής γνώμης και των κατοίκων της περιοχής, που τελικά είναι εκείνοι που θα υποστούν ή υφίστανται ήδη τις συνέπειες από τη εγκατάσταση ρυπογόνων βιομηχανιών.

22 Şubat 2008 Cuma

ΔΙΚΑΙΟΣΥΝΗ

Υπάρχει ένας στίχος του Διονύση Σαββόπουλου στο "Μακρύ ζεϊμπέκικο για το Νίκο" που δεν ακούγεται γιατί έχει λογοκριθεί;
Συγκεκριμένα:

Καθώς διηγόταν την ζωή του [σε κουφούς], θαρρούσα δεν θ' αντέξω.
[Το δικαστήριο λειτουργούσε μέσα εκεί, μα η δικαιοσύνη ήταν απ' έξω.]

Αυτά που γράφονται μέσα στις αγκύλες ακουγόταν μόνο σαν μουσική.

Οι συγκεκριμένοι στίχοι ήλθαν στο μυαλό μου διαβάζοντας αυτό:

Εξοντωτική ποινή 50.000 ευρώ στον δημοσιογράφο Κ. Μαρδά, γιατί σύμφωνα με το δικαστήριο έθιξε την τιμή και την υπόληψη του γιατρού Γ. Καρπουζλή. Άρθρο του Γ. Τζούμα στην «ΑΛΗΘΕΙΑ»


Μπορεί κάποιος να μας ενημερώσει αν έχει καταδικαστεί έστω και ένας γιατρός στην Χίο για ιατρικό λάθος, που οδήγησε μάλιστα και στον θάνατο.

Στην ίδια ζυγαριά η τιμή και η υπόληψη με την ζωή.


Πόσοι κυκλοφορούν ανάμεσα μας χωρίς τιμή και υπόληψη.