Öncelikle allah aşkına bi gün de bişi yazma diyenler için konuşuyorum; ya biz blogu niye antoloji gibi kullanıyoruz ki arkadaşım, blog dediğinin tam da böyle olması lazımdı bence. Neyse bundan sonra benim tarafımdan böyle kullanılacak. Alpr de bayılıp giderse blogu sahiplenirim hatta benim olur niehea.
bugün bi ara felaket bi can sıkıntısı uğradı bizim eve, o sırada aklıma şey geldi. Hani bloğumuzun tepesinde “sonraki blog” diye bi tuş var ya, kaç zamandır gözüme takılıyor ama hiç tıklamamıştım daha. Bugün bakalım neler gelecek diye tıkladım. Meğersem inanılmaz zevkli bişimiş, en azından canı sıkılan insana tvde zap yapmak gibi geliyor, faideli bişi. Çeşit çeşit bloglar gezdim, ninja kaplumbağalarla ilgili bi blog, new hempshire ile ilgili bi tane, içki şişelerinden kahvaltı masasında elinde kahveyle insanlara, tatil resimlerine, ordan cape town gezisine..çok garip bi şey sanki insanların aile albümlerine günlüklerine bakıyomuş gibi hissettim kendimi (ki öyle aslında?) çok güzel şeyler gördüm hatta duygulandım bile galiba niye bilmiyorum.
Aşağıda linkini göreceğiniz blogların hiçbirinde kayda değer bişi yok, fakat hiç tanımadığı insanların hayatlarından bi kesite bakmak isteyen başka manyaklar olursa diye 5 tane seçtim:
bu ada için : ) amsterdam in winter ve the beach diye iki post var ama ikisi de çok güzel.
http://inwordsandpics.blogspot.com/ (tam ben iki post var derken adam üçüncü postu attı töbe töbe. Neyse o da çok güzel. Amsterdamın yazını kışını baharını görelim, sahile kadar da inelim.)
bütün hoplayıp zpladığım bloglar içinde en çok bunu beğendim http://furryfriends2008.blogspot.com/
chisasibi nere lan? http://joannaandalex.blogspot.com/
bi kelime bişi anlamadım ama bütün resimlerde herkes çok mutlu, kıskandım
http://nopo-tiina.blogspot.com/
güney çok egzotik bi yerdir, ağaçta biberli zeytinler yetişir
http://sweet-tea-and-me.blogspot.com/
ayrıca last fmde resul balayı “thor loves this music” diye taglemişler, sabahtan beri sırıtıyorum bu yüzden. Halbuki komik değil. Gene de thor’un oturup resul balay dinlediğini düşünür gibi oldum iki saniye, etkisi kalıcı oldu. Last fm her zaman için çok yararlı bi şey.
Ha bi de bunları ekşi sözlükte gördüm, lan çocuklar ne garip hatıra defteri tutmaya başlamış?? http://img404.imageshack.us/my.php?image=pc2600090lc.jpg
daha kapandı yazamıyor kızımız ama aşk üçgeni (hatta dörtgeni sanırsam) falan olmuş oralar. http://img513.imageshack.us/my.php?image=pc2600125ch.jpg
bunun hastası oldum ahahah “anne çok ters bi zamanda aradın” gibi, salıncaktan düşmek üzereyim bay diyor. Kemal atatürk diye imza atmış bi de.
Bazen çocukları izlerken (ki milyon yılda bi çocuk izlerim) ilerde hiçbi şeyden anlamayan yaşlılar olucaz diye çok korkuyorum. Gerçi tom robbins de 68 yaşına geldi, hala her bi şeyden anlıyor. Fakat ona benzemekten çok dedeme benzeme ihtimalim var heralde.
Bugün böyle internet dünyasından bildirdik.
Günün okunası ekşi sözlük başlığı: fırat yönetimindeki türk milli takımı
5 haziran - There is no cure for curiosity.
İtiraf etmek istiyorum, bütün kötü korku filmlerine bayılıyorum. Oturup bütün gün kötü korku filmleri izleyebilirim. Ama tek başına zevkli olmuyor. Salak saçma kadın programlarını izlemeyi de seviyorum kimi zaman, ama o da kesinlikle tek başına olmuyor. True cover diye fondoten benzeri bişeyin resmen bi saat süren reklamını izlerken en enfes komedi filmlerinde güldüğünden çok daha fazla gülebiliyor insan. Yeter ki birileri olsun. Esasen bütün kötü filmleri (ama gerçekten kötü olanları) seviyorum. Rezil rüsva eski türk filmlerini de, b film denen şeyleri de. Ama şimdi ben tek başıma ne kadar “yasak sokaklar” ya da “plan 9 from outer space”i izlesem olmaz yani. Bugün buna sıkıldı canım benim.
La Jolla’da t-shirt satarken bir akşam üstü sahildeki çimenlere kocaman masalar kurmuşlardı. Açık hava düğünüymüş. Hem de bildiğimiz açık hava düğünleri gibi belirli bi bahçede veya bi çitin öteki yanında değildi, bildiğimiz parktaydı. (meclis parkı okyanusun kıyısında olsaydı mesela böyle bi şey olabilirdi) Önce yemek yediklerini hatırlıyorum, o sırada başka insanlar çimlerde yayılmış yatıyorlardı, frizbi oynayanlar vardı (frizbi oynayan bi köpek de vardı) sonra aşağıya indiler. (okyanus merdivenlerin aşağısında çünkü) gelinin çıplak ayakla kumla okyanus arasında bi yerde durduğunu hatırlıyorum, babası bir konuşma yaptı, sonra şampanya patlattılar orda, dansettiler hep beraber. Kayalarda foklar falan yatıyordu. iyi de ne anlatıyosun derseniz ne anlattığımı ben de bilmiyorum.
Görsel malzeme:
Günün inanılmaz anlamsız triviası: panapo’o hawai dilinde “unuttuğu bir şeyi hatırlamak amacıyla kafa kaşımak” demekmiş. Biliyor muydunuz diye bitirmem gerekirdi cümleyi ama üşendim.
Paypır, güneş sistemindeki adını roma veya yunan mitolojisinden almayan tek gezegenden bildirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder