günaydın güneş.
cumartesi sabahı ve artık tatildeyim.
gözlerim ve ellerimle ilgili bir sorunum var gibi hissediyorum. sanki gözlerim açılmıyor desem doğru bir ifade olacak gibi ya da bilmiyorum onun gibi bir şey. ama somut biçimde ifade edebileceğim bir durum da yok sanki. o yüzden şuram bozuk, buram hasta diyemiyorum ama yorgunluktan kaynaklı gibi duran bir hastalığım olabilir. ya da lupus oldum.
dün amerikaya gidip tıp okumaya karar verdim. ciddi bir karar değil tabi ki ama değerlendirmeye alınası bir yerde. yüksek lisans yapacağıma gider ameraikaya tıp okurum. doktor olurum yılların hayali gerçek olur. ya da belki psikolog ve psikiyatr olurum. ikisi bir arada jacobs kahve gibi. ne güzel.
sevilmek çok acayip bir şey. sanki ben yıllarca hep çok sevmişim de hiç sevilmemişim gibi geliyor.
buradan kesmeşeker'e selam gönderip soruyorum:
bu nasıl gitar solo?
bu nasıl ilişki?
anlamakta zorlandığım şeyler var tabi ki. ama fena şeyler değil sadece anlamak zor. böyle karışık gibi. türlü gibi. humm yanına da bir güzel pilav olsa.
sabah trt'de çok acayip bir film vardı. bildiğimiz dağlar kızı heidi büyümüş liseye gidiyor. o sersefil peter de büyümüş serpilmiş asker olmuş yakışıklı, uzun. inanamadım. eheh nerde o kafasını kaşıyan, burnunu karıştıran peter, nerde bu sülün gibi delikanlı. anladım ki zaman çok hızlı akıyor.
ama asıl sorun herkes için aynı hızda akmaması.
herkeste aynı etkiyi yapmaması. yani düşünsenize bizim belli dönemlerimize etki eden şarkılar, kitaplar, laflar var. ama başkası, hem de çok sevdiğin bir başkası, bu şarkının adını bile duymamış olabilir. yani ne bileyim benim her türlü şeyi büyütmeye meyilli bir bünyem var sanırım. bitiriyorum.
bir yer var biliyorum
evet seni seviyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder