2 Temmuz 2014 Çarşamba

Blogundan Gelir Elde Edemeyenlerin Güzin Ablası

Bu yazı Hızlı Adam’ın sahibi Bünyamin Kapıcıoğlu tarafından Blog Hocam için yazılmıştır.

 

Merhaba Blog Hocam ziyaretçisi. Ben de senin gibi misafirim bu blogda. Sen nasıl keşfettiysen bu bloğu ben de aynı şekilde keşfettim: organik aramalarda karşıma çıktı. Yazarkafe'nin vitrininde ve zaman zaman popüler bloglar listesinde gördüm. Oklar hep Blog Hocam'ı gösteriyordu ve bir makale yazmak istedim. Sana bana ve diğer tüm blogculara fayda sağlamayı amaçlıyorum.


Oklar senin bloğunu göster miyor mu? Ziyaretçi sayın az mı? Güzel yazılar paylaştığına inanıyorsun fakat takipçi sayın tatmin etmiyor mu? Tüm bu olumsuzluklar hedeflediğin geliri elde etmeni engelliyor mu? Öyleyse nedenlerini hiç düşündün mü?

 

bloğundan para kazanamayanların güzin ablası


Ben çok düşündüm ve adını Hızlı Adam koyduğum bloğumdan tatmin edici gelir sağlamaya başladım. Şimdiyse sırlarımı senle paylaşıyorum:


Neye İhtiyacın Yok?

Müthiş bir grafiker olmaya ihtiyacın yok. Web arayüzünü kendin tasarlamak zorunda değilsin. Çok iyi HTML, CSS kodu bilgisine de ihtiyacın yok. Bunları senin yerine yapacak olan hazır platformlar var zaten. Mevcut bir markaya ihtiyacın yok. Marka olmak için yazmaya hemen başlayabilirsin. Binlerce arkadaşa, sosyal medyada fenomenliğe de ihtiyacın yok. Binlerce arkadaş sahibi olmak için yazmaya başlayabilirsin.

 
Neye İhtiyacın Var?

Çalışmaya. Evet bukadar kısa ve öz. Çalışmaya ihtiyacın var. Tamam tamam konuyu bukadar üstü kapalı geçmeyeceğim. Birçok blog yazarı "kazanan nasıl kazanıyor?" sorusunun cevabını yanlış biliyor. SEO çalışmaları, backlinkler, kusursuz şablon tasarımları, domain vs vs birsürü teknik kavram arasında boğulmanı istemem. Sahip olduğun sade tasarımlı bir bloğun var ve özgün yazılar yazabiliyorsan başka birşeye ihtiyacın olduğunu düşünmüyorum.


Neden?

Gezindiğin web sitelerini düşün. Seni uzayda gibi hissettirecek, sağından solundan ışınlanarak gelen parlak menüler nekadar dikkatini çeker? Bence en kısa sürede siteyi terk edersin. Öyleyse ne arıyorsun internette? Cevap: ulaşmak istediğin bilgiyi. Evet insanlar siteler arası sörf yaparken ilk öncelikleri bilgiye ulaşabilmektir. Aradığın sorunun cevabını beyaz bir sayfada bulmak seni rahatsız eder mi? Asla. Bilgiyi sömürür ve gidersin. İşte dikkat etmen gereken konu bu: Fayda sağlamak. Ziyaretçiye aradığı bilgiyi doğru servis edebilmek.

 
Öyleyse Ne Yapmalıyım?

 

  • Bloğun için spesifik bir konu belirlemelisin. Her telden çalan hiçbir telde başarılı ses çıkartamaz. En çok üretebileceğin konuyu seçmelisin. Otomobillerden mi hoşlanıyorsun. Öyleyse otomobil konulu bir blog yazıp sürekli otomobiller hakkında araştırmalarını kaleme alabilirsin. Yemek yapmayı mı seviyorsun? Öyleyse yemeklerinin tarifini veya sırlarını bloğunda paylaşabilirsin. Fakat otomobil bloğunda yemek tarifi paylaşırsan başarılı olma şansın yok gibi. Spesifik olma konusunda hemfikirsek devam edelim.
  • Sade bir tasarıma sahip olmalısın. Kolay olanı yap. Google gibi basit ve amaca hizmet edecek bir şablon oluştur. Java saat kodları, anlamsız gif görseller paylaşarak kaliteni düşürme. Hiçkimse saatin kaç olduğunu merak edip senin bloğuna uğramaz. Her bilgisayarın sağ alt köşesinde saat var zaten. Nekadar basit tasarım okadar kolay erişim demektir. Kafa karıştırmayan sade tasarımlı bir blog ziyaretçinin tekrar ziyaret etmesini sağlayacaktır.
  • Kendine bir logo hazırlamaya çalış. Tamamen arial font da olabilir. Kenarına köşesine ufak bir dokunuş yap. Amaç seni hatırlatması, bloğunu simgelemesi. Mesela tek Blog adını düz bir metinle yazıp bir harfini farklı renk yapman ya da bir harfine karakteristik görsel kazandırman bile yeterli olabilir.
  • Blog yazarlarını ortak noktada toplayan platformlara, forumlara üye ol. Diğer blog yazarlarıyla iletişime geç. Senin ilgilendiğin konularda yayın yapan blogları takibe al. Esinlenmeni ve ufkunu genişletmeni sağlayacaktır.
  • Yazılarında egona değil, ziyaretçi ihtiyacına odaklan. Bilgi ver, eylendir veya en iyi bildiğin şeyi yap. Ne yaparsan yap ama ziyaretçinin aradığı şey olmasına dikkat et.
  • Ziyaretçilerin 2. kez bloğunu ziyaret etmesi için sosyal medya entegrasyonu yap. Beğen butonları gibi basit ve hazır kodları eklemekten bahsediyorum.Son olarak yazmaya devam et!

Bütün Bunları Yapıyorum Zaten! Fakat Yine Tatmin Edici Sonuçlar Alamıyorum. Nerde Eksiğim Var?

İşte makaleyi yazdıran asıl sonuca geldik. Sade tasarıma sahip bloğun var, fayda sağlayacak yazılar yazıyorsun, dijital medyada (forumlar, sosyal paylaşım siteleri vs) aktifsin, Seni simgeleyen logon var ama olmuyor olmuyor olmuyor! Öyleyse çalışmıyorsun demektir. Bedava peynir sadece fare kapanında olur. Kim oturduğu yerden para kazanmayı başarmıştır. Demek ki az yazı yazıyorsun. Daha fazla içerik üretmelisin. Her sabah işe 9:00'da gidip akşam 18:00de çıkıyorsun. Aynı zamanı bloğunda içerik üretmek için harcadığını ve bunu disiplinli bir şekilde yaptığını düşün. Bloğun tarafından adeta maaşa bağlanırsın. Hiç şüphen olmasın. İşi gücü bırakıp sırf blog yaz demek istemiyorum. Sadece disiplinli bir şekilde içerik üretmen gerektiğini anlatıyorum. Günde 1 saat olabilir. Bence uygun. Fakat bugün 2 saat ilgilenip 3-5 gün yatarak; bu ay 30 makale yazıp bir sonraki ay bloğunu unutarak para kazanamazsın. "Kazanmak için emek; emek için disiplin şart." Bol kazançlar

 
Tüm bunların dışında ziyaretçi sayını arttıracak teknik detaylar var tabi. Onlar sadece ziyaretçi sayını arttıracak ufak etkenlerdir. Asıl kemik kitleyi tamamen ürettiğin içerik oluşturur unutma. Yine de teknik detayları merak ediyorsan Blog Hocam ve benzeri alanda içerik üreten diğer blog yazarlarının makalelerini, tavsiyelerini araştırabilirsin.

 

Yazar Hakkında: Yedi yaşımdan beri hep birşeyler satmanın mekakındaydım. Biyomedikal Teknikeri olmama rağmen Türkiye'nin en iyi bilişim akademisinin satış departmanında "uzman" pozisyonunda çalışıyorum. Ticareti sevdiğim kadar yazmayı da seviyorum. Tam dokuz yıldır blog yazıyorum. Bu yüzden iki tecrübemi birleştirerek iş hayatında rakiplerinize fark atmanızı amaçlayan hızlıadam bloğunu oluşturdum.

1 Temmuz 2014 Salı

''Αγαπα το πλησίον σου ως εαυτόν

όταν μπήκαμε στην εποχή του Νεοφιλελευθερισμού- εκεί γύρω στις αρχές του 90- έγινε πολύ της μόδας η ερμηνεία της εντολής ''Αγαπα το πλησίον σου ως εαυτόν -'' ως '' Αγάπα πρώτα τον ..εαυτό σου'' και μετα το ..Πλησιον σου
έτσι ώστε να μοιάζει απολύτως  ταιριαστή με την ατομικιστική αρχή

Αργότερα ..

Όταν στις αρχές του 2000 αναδύθηκε στα γρήγορα ο νεοφυλετισμος του εθνικισμού και του ρατσισμού .. η ερμηνείαα της εντολής μετατράπηκε σε  κάτι σαν : ''αγαπα τον Ομοεθνή σου .. τον ομόφυλο σου ''κλπ

Όμως η αυθεντική ερμηνεία της εντολής θα επρεπε να ήταν κάτι σαν ''Αγαπα τον Άλλον , τον Ριζικά άλλον: αυτόν που είναι για σένα ΞΈΝΟΣ '' και μέσω αυτής της αγάπης θα αγαπήσεις και τον εαυτό σου που επίσης είναι ένας Ριζικά -προς εσένα -ΞΈΝΟΣ ... '' Αγάπα τον Πλησίον σου = αγάπα τον διπλανό σου Ξένο , αγάπα τον μέσα σου Ξένο , αγάπα τον ξένο εαυτό σου ..


βλ και 


Ηταν η αγάπη του Χριστου μήπως .....μεσαία ;

30 Haziran 2014 Pazartesi

Κάποιες φορές δεν θέλουμε να βρούμε την Ιθάκη





Κάποιες φορές δεν θέλουμε να βρούμε την Ιθάκη
Και μόνοι μες τη θάλασσα ταξιδεύουμε
Ο ουρανός ακίνητος σαν την ψυχή μας
Κι ακούμε την ανάσα μας τα βράδια

Κάποιες φορές δεν θέλουμε να βρούμε την Ιθάκη
Καταμεσής –ακίνητοι- σε μια θάλασσα σα λάδι
Ανάμεσα στον Ύπνο και στον Ξύπνο
Ακούμε την καρδιά μας να χτυπά

Και ολόγυρα μας σιωπή
Κι επαγρυπνούμε
Μη και φυσήξει ο Άνεμος και μας την πάρει
Ετούτη τη διάχυτη, στη θάλασσα, στιγμή ....

29 Haziran 2014 Pazar

Για την Ομορφια και τις Πραγματικές γυναικες που Αγαπουμε !

Για την Ομορφια και τις Πραγματικές γυναικες που Αγαπουμε !


το πραγματικό δεν είναι ποτέ ωραίο. Το ωραίο εναι μια αξία πού δεν θα μπορούσε ποτέ να ισχύσει παρά γαι το φανταστικό και πού συνεπάγεται την μηδενοποίηση του κοσμου στην ουσιώδη του διαρθρωση. Γιαυτό και είναι βλακώδες να συνδεουμε την ηθική με την αισθητική.
Οι αξίες του Καλού προυποθετουν το είναι -μέσα στον Κοσμο σκοπούν τις διαγωγές μέσα στο πραγματικό και υπόκεινται πρωτα στον ουσιαστικό παραλογισμό της υπαρξης. Το να λέμε ότι ‘’παιρνουμε’’ απένατι στη ζωή στάση αισθητική είναι σαν να συνχεουμε αδιάκοπα το πραγματικό με το φανταστικό .

Συμβαινει εν τούτοις να παιρνουμε τη στάση της αισθητικής θεωρησης απέναντι γεγονότων ή αντικειμένων πραγματικών
Στην περιπτωση τούτη ο καθενας μπορει να διαπιστώσει στόν εαυτό του ενα είδος οπισθοδρόμησης σχετικά με το θεωρούμενο αντικείμενο πού γλιστραει το ίδιο στην ανυπαρξία.Είναι διοτι , απ εκείνη τη στιγμη, δεν γίνεται πιά αντιληπτό’ λειτουργεί σαν αναλογον του εαυτού του, δηλαδή μια εικόνα μη πραγματική αυτού πού είναι , εκδηλώνεται για μας διαμέσου της τωρινής παρουσίας της
…Ταυτόχρονα το αντικείμενο ,...γίνεται αθικτο, εξ ου και αυτό το ειδος οδυνηρής ελλειψης ενδιαφεροντος γιαυτό

  • Υπό αυτήν την έννοια μπορούμε να πούμε : η υπερβολική ομ
    ορφια μιας γυναικας σκοτώνει τον πόθο μας γιαυτήν … Για να την ποθούμε πρεπει να λησμονήσουμε ότι είναι ωραία, γιατί ο πόθος είναι μια βουτιά στην καρδια της υπαρξης σ ότι πιο ωραίο και παραλογο έχει…”
Σαρτρ Το Φανταστικό Μετ. Αιμ. Χουρμουζιου …..
Σχόλιο από Νοσφερατος Φεβρουάριος 13, 2008


απο

http://pontosandaristera.wordpress.com/2008/02/06/6-2-2008/

Οταν του Οφι


Οταν του Οφι το φιλί ,γευτουνε τα θηλαία
…σ’ ατμόσφαιρα ονειρική, μπαίνουν ακαριαία
μια ομιχλώδης σιωπή, γλυκά τις νανουρίζει
και ένα σύννεφο απαλό, τις σιγοψιθυρίζει

λόγια πολύ πανάρχαια απ’ της αβύσσου βάθη
…που ανάερα,θυμιζουνε, θεών κι ανθρώπων πάθη….

και όταν λικνιζομενα, φτάνουνε ως το χείλος
τοτε εμφανίζεται ξανά των Φαραώ, ο Νείλος
Ο πιο αρχαίος ποταμός , ο υγραμενος χώρος
Και ξαναπαιρνουνε Ζωή, ο Άνουβις κιο Ωρος

και ο Θεός ο Όσιρις,ο διαμελισμένος
ολοκληρώνεται ξανά και είναι ορθωμένος